İslam ve iman kavramları günümüzde sıkça dile getiriliyor. Ancak bu kavramların sadece sözde kalması ve davranışlara yansımaması, Müslüman bireylerin ve toplumların kendilerini sorgulaması gerektiğini gösteriyor. Laf ile iman olmaz; iman ve İslam, ancak adalet, ahlak ve emanete dayalı bir yaşamla anlam bulur. Bu gerçekleri daha derinlemesine anlamak için bazı temel sorulara odaklanalım:
"Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur." (Fatiha, 1:2)
Bu ayet, Allah'ın tüm insanlığın Rabbi olduğunu ve kulları arasında ayrım yapmadığını ifade eder. Buna rağmen, İslam’ı kendi dar çıkarları için kullanan kişi ve kurumlar, bu eşitlik ilkesini açıkça dile getirip savunabiliyorlar mı? Allah Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın, Müslim’in, gayrimüslimin Rabbidir. Bu hakikati dile getirmeyenler, iman ve İslam sahibi olduklarını nasıl iddia edebilirler?
"Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlara yardım etmeyi emreder; fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor." (Nahl, 16:90)
Adalet, dinin temeli ve her insan için eşit bir değerdir. Adaletin olmadığı bir yerde İslam’dan söz edilebilir mi? Müslüman bireylerin ve devletlerin, Allah’ın adalet ölçülerine uygun hareket etmeleri gerekir. Adaletin olmadığı bir toplumda, iman iddiaları sadece sözde kalır.
Bu ölçüye göre, başkalarının haklarını korumayan, onların huzur ve mutluluğunu gözetmeyen kimse, iman iddiasında bulunamaz. Müslümanlık, sadece ibadetle değil, insan haklarına ve adalete saygı ile de ölçülür.
Hak, hukuk ve adalet temelinde toplumsal uzlaşı ve barış dileğiyle…
Selam ve dua ile.
1. Allah'ın Tüm İnsanların Rabbi Olduğu Hakikati
Kur’an-ı Kerim’in ilk suresi olan Fatiha Suresi'nde şöyle buyrulur:"Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur." (Fatiha, 1:2)
Bu ayet, Allah'ın tüm insanlığın Rabbi olduğunu ve kulları arasında ayrım yapmadığını ifade eder. Buna rağmen, İslam’ı kendi dar çıkarları için kullanan kişi ve kurumlar, bu eşitlik ilkesini açıkça dile getirip savunabiliyorlar mı? Allah Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın, Müslim’in, gayrimüslimin Rabbidir. Bu hakikati dile getirmeyenler, iman ve İslam sahibi olduklarını nasıl iddia edebilirler?
Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurmuştur:
"İnsanların Rabbi birdir, babaları birdir. Hepiniz Âdem’densiniz; Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en üstün olanınız, takvaca en ileride olanınızdır." (Buhârî, Edeb, 27)
2. Adalet: İslam’ın Temel İlkesi
Her cuma hutbesinde imamlar, şu ayeti okur:"Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlara yardım etmeyi emreder; fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor." (Nahl, 16:90)
Adalet, dinin temeli ve her insan için eşit bir değerdir. Adaletin olmadığı bir yerde İslam’dan söz edilebilir mi? Müslüman bireylerin ve devletlerin, Allah’ın adalet ölçülerine uygun hareket etmeleri gerekir. Adaletin olmadığı bir toplumda, iman iddiaları sadece sözde kalır.
Hz. Ali (r.a.) adaletin önemini şu sözle ifade eder:
"Adalet bir temel direk gibidir; o giderse, bina yıkılır."
3. Peygamberlerin Evrensel Misyonu
İslam’da peygamberlerin temel görevi, insanların canını, malını, namusunu, inancını ve aklını korumaktır. Ancak günümüzde bu temel değerlerin Müslüman toplumlarda yeterince korunmadığını görüyoruz. Nerede İslam adına naralar atanlar? Nerede bu değerlere sahip çıkanlar?Kur’an, emaneti ehline vermeyi ve adaletle hükmetmeyi şu şekilde emreder:
"Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor!" (Nisa, 4:58)
4. Emanet ve Adalet Üzerine Ahmet Hamdi Akseki’nin Yorumu
Rahmetli Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki, devleti adalet ve emanete dayandırır. Bu iki ilke olmadan devlet şeklen Müslüman görünse de aslında değildir. Buna karşılık, bu ilkeleri uygulayan gayrimüslim bir yönetim, uygulamalarıyla İslam’ın özüne daha yakındır.Hz. Peygamber (s.a.v.), emaneti ehline vermeyen toplumların yıkılmaya mahkûm olduğunu şu şekilde ifade eder:
"Emanet zayi edildiği zaman kıyameti bekleyin." (Buhârî, Rikak, 35)
5. İman ve İslam’ın Ölçüsü: Başkası İçin İstemek
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Sizden biri, kendisi için istediğini kardeşi için istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamaz." (Buhârî, İman, 7)
Bu ölçüye göre, başkalarının haklarını korumayan, onların huzur ve mutluluğunu gözetmeyen kimse, iman iddiasında bulunamaz. Müslümanlık, sadece ibadetle değil, insan haklarına ve adalete saygı ile de ölçülür.
Sonuç: Toplumsal Uzlaşı ve Barış
Kur’an ve sünnet, insanlığın huzur ve barışı için en sağlam yol göstericilerdir. Ancak bu ilkeler hayata geçirilmediğinde, Müslüman toplumlar başarısızlığa mahkûm olur. İsrail karşısındaki İslam dünyasının perişan hali, bu hakikatin bir örneğidir.Hz. Muhammed (s.a.v.)’in şu hadisi, bu gerçeği açıklar:
"Bir toplumda adalet yoksa, o toplumun felaketi kaçınılmazdır."
Hak, hukuk ve adalet temelinde toplumsal uzlaşı ve barış dileğiyle…
Selam ve dua ile.