Bu güzel ülke; münbit vahaları, cennet gibi ovaları, lâtif iklimi, bereketli toprağı ve sinesinde sakladığı çeşit çeşit hazineleriyle. çalışkan bir toplumu saadetlerin zirvesine ulaştırabilecekken, bu kadar zenginlikler içinde kahrolup giden insanımızın, tâlîzedeler gibi sefaletin dişleri arasında kıvranıp durması ne ürpertici bir tablodur!
Rahmeti Sonsuz'un bu kadar bol nimetlerinden istifade edemeyen, daha doğrusu istifade zahmetine katlanamayan ölü gönüller, inkırazın kuduz dişleri arasında parçalanmaya mahkûmdurlar. Bir vakitler dinç ve zinde ellerde, her bucağı cennetten bir köşe nice bereketli yörelerimiz vardı ki; bilgisiz, görgüsüz, kabiliyetsiz ve bir kısım harîs ellerde zamanla çoraklaşmaya yüz tuttu: Bağlar bozulup tarlalar kurudu; saraylar harab olup yollar bozuldu; çaylar bataklığa dönüp köprüler çöktü ve ülke baştan başa bir çöl hâline geldi .. Esasen, Hakkın sırlı birer mesajı sayılan "fıtrat kanunları" da hep, canlı-kanlı, münevver ruh ve dimağların yollarını ışıklandırıp, aydınlık iklimlere doğru onlara yol göstermelerine karşılık, yaşadığı devreye göre akord olamamış, beceriksiz, bedbîn ve mefluç gönüllerin de inkırazını süratlendirmiştir. Muhit ve zamanın getirdiği ihtiyaç ve zaruretlere karşı lâkayd kalan veya inat gösterenler, zamanın insafsız paletleri altında ezilip giderler de, feryatlarına kulak veren bile olmaz.
Beşer tarihi, bu hususu aydınlatan binler-yüzbinler misâlleriyle ne ibretli bir temâşâgâhtır; ama, ibret alan kim..
Milletler ailelerden, aileler de fertlerden meydana gelir. Aile izotopları; fert partikülleri ile, millet de aile molekülleri ile şekillenir iyi veya kötü bir vaziyet arz eder. Fertler ne kadar seciyeli, zinde, terbiye görmüş, olgunlaşma yoluna girmiş ve belli bir gaye, belli bir hedef istikametinde faaliyet gösteriyorlarsa, cemiyyet de o nisbette sağlam ve o ölçüde pâyidar olarak sürçmeden, şaşkınlığa düşmeden, emin ve süratli bir tempo ile sıçrayıp asrının üstüne çıkabilir. Aksine, fertleri ayrı ayrı ideâllere gönül kaptırmış, ayrı ayrı yollara düşmüş bir millet ve o milletin endam aynası sayılan hükümet, daima sendeleyecek, istikrarsızlığa düşecek, güpegündüz yolunu şaşıracak, sonra da çeşit çeşit paradokslarla bütün bütün aşınıp gidecektir.
Nasıl ki, bir insanın vücûdca sağlam ve sıhhatli olduğuna dair verilecek bir rapor, onun bünyesini meydana getiren dokular, uzuvlar ve ona ait bütün duyguların her türlü kusur ve arızalardan berî olmasına bağlıdır. Zira, bedendeki herhangi bir ârıza, hücre faaliyetlerindeki herhangi bir tıkanıklık, umum bünyede sarsıntılar meydana getirerek, sıhhatli uzuvlara bile âhenk içinde vazife gördürmeyecektir. Öyle de; bir milletin zübdesi ve endam aynası sayılan hükümeti, bir şahsa benzetecek olursak, cemiyetin küçük üniteleri onun âzâları, fertler de hücreleri mesabesinde olacaktır. Buna göre, bir millet ve bir devletin sağlamlığı, evvelâ onu meydana getiren fert parçacıklarının, aile izotoplarının canlı, ceyyid ve aktif olmalarında, sonra da bunların bütünleştirici bir ideâl etrafında birleşmelerinde aranmalıdır.
Evet, bir cemiyetin sürekli canlılığı, istikbâl ve ümit vadetmesi, o cemiyeti teşkil eden inançlı, azimli, kararlı, hasbî; milletin ızdırabıyla başı daima yüce dağlar gibi dumanlı ve gözlerinde buğu buğu milletini zirvelerde görme hayâlini yaşıyan asîl ruhların mevcudiyetine bağlıdır.