Fertlerde asâlet ve fazilet düşüncesinin uyarılması, (ego)nun baskısından kurtarılarak cemiyete yararlı birer uzuv hâline getirilmeleri de, onların yetiştirilmesini en kudsî vazife bilen: o uğurda cehennemin alevlerini göğüslemeye kararlı olan; dünyanın zînet ve debdebesine gönül kaptırmayan; bilumûm siyasî cereyanlardan uzak kalmasını bilen; her lâhza hamiyetle gerilip gayretle boşalan; kafası yaşadığı devri idrakla aydınlanmış, gönlü gökler ötesi âlemlerle diyalog içinde ve kendini milletine adamış gerçek mürşit ve terbiyecilerin feyizli iklimlerinde kâbil olacaktır.

Bu kudsîler sayesindedir ki, en büyük şehirlerden en küçük köylere kadar, nurdan birer sütun hâlinde uzayıp gidecek olan aydınlatma ve insanlığa yükseltme hamlesi; yıllardan beri "cerâd-ı münteşire" gibi etrafımızı ihata eden karanlık gönüllerin savulup gitmesine; geceye destan kesen yarasaların susturulmasına; yeniden bayırlarımızı, kar çiçeği gibi millî ruh ve millî düşüncenin sarmasına ve asırlardan beri yurdun dört bir bucağına saçılmış çeşitli doz ve tesirdeki zehirler bertaraf edilerek, her türlü yabancılaşmaya son verilmesine vesile olması bakımından tarih çapında bir hamle olacaktır. Bunun yanında, diğer sahalardaki gayretler, ne kadar ehemmiyet arz ederse etsin hep ikinci üçüncü plânda kalacaktır.

Hiç bir zaman hatırdan çıkarılmamalıdır ki; bir millet, arz edildiği ölçüde, kendini kurtaracak müessese ve ellerden mahrum kaldığı sürece, onun maddî refahı, iktisat ve ticareti, ziraat ve sanayii ve daha değişik istikametteki bütün hamleleri, batmaya yüz tutmuş bir vapurun direklerine boya çalmadan daha ileri bir mânâ ifâde etmeyecektir.