발견하다 게시물

Discover 페이지에서 매력적인 콘텐츠와 다양한 관점을 살펴보세요. 신선한 아이디어를 발견하고 의미 있는 대화에 참여하세요.

İslami Sohbetler
İslami sohbetler, dini bilgiler paylaşımı, İslam’ın ahlaki değerlerini anlamak ve günlük hayatımıza nasıl uygulayacağımızı tartışmak için güzel bir islami sohbet sayfasıda 7/24 islami radyo yayın akışı ve ilahiler eşliğin de akşamki canlı yayınlar ve sohbetlerimize siz değerli islami forum üyelerini de davet etmiş olalım çok kalabalık olmasa da akşam ki yayın akışları güzel geçiyor islami sohbet ler yapılıyor ve yayınlar sahura kadar devam ediyor bu vesileyle sormak istediğiniz sorulara canlı yayından cevap alabiliyorsunuz ayrıca özelden de bu soruları sorup cevaplarınızı alabilirsiniz sizleri de islami radyo yayınlarımıza bekliyoruz. www.muslumanlar.com www.muslumanlar.net

Söylenmiş Tasavvufi Sözler
"Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir." – Mevlana
"İlim, kendini bilmektir." – Yunus Emre
"Hakkı bulan neyi kaybeder? Hakkı kaybeden neyi kazanır?" – Şems-i Tebrizi
"Gönlü aydınlatan, gözle görülmez." – Hacı Bayram-ı Veli
"Edep, aklın suretidir." – Hacı Bektaş-ı Veli
"Ne arıyorsan sen osun." – Mevlana
"Dünya üç gündür: Dün geçti, yarın meçhul, bugünü iyi değerlendir." – Hasan-ı Basri
Şu sıralar tasavvuf edebiyatı üzerine ilgileniyorum insanlarla da paylaşmak istedim

MASTER KRISHNA 프로필 사진을 바꿨다
4 안에

image

Quasarlar Evrenin Derinliklerinden Gelen Gizemli Işık Kaynakları
Astronominin en dikkat çekici konularından biri olan Quasarlar, evrenin uzak köşelerinden gelen yoğun enerji ve ışımalarıyla bilim dünyasının ilgisini çeken gök cisimleridir. Bu olağanüstü nesneler, hem muazzam enerji kaynakları hem de evrenin tarihi hakkında ipuçları sunmaktadır.

Quasarların Tanımı ve Enerji Kaynağı
Quasarlar, aşırı derecede parlak ve enerjik gök cisimleridir. Parlaklıkları, genellikle kızılötesi, optik ve radyo tayflarında gözlemlenir. Öyle ki, bir Quasar’ın yaydığı enerji, 10 süpernovanın toplam ışınımına eşittir. Karşılaştırma yapmak gerekirse, bir süpernova patladığında Güneş’imizden 10 milyar kat daha parlak olabilir.

Bir Quasar’ın, yaklaşık 1 milyon yıl boyunca yaydığı enerji miktarı, tahmini olarak 10^60 erg’dir. Bu kadar yüksek bir enerji miktarının bilinen termonükleer reaksiyonlarla üretilmesi imkânsızdır. Bu nedenle bilim insanları, Quasarların enerji kaynağını açıklamak için farklı teoriler öne sürmektedirler.

Quasarların Enerji Üretim Mekanizmaları
Quasarların enerji kaynağı olarak en yaygın kabul gören teori, bu cisimlerin merkezlerinde bulunan süper kütleli kara deliklerle ilişkilidir. Süper kütleli kara delikler, Güneş’imizin kütlesinden bir milyon kat daha büyük olabilir. Bu kara deliklerin çevresindeki madde, yüksek hızlarla dönerek aşırı sıcaklıklara ulaşır ve büyük miktarda enerji yayar.

Bazı bilim insanları ise Quasarların enerjisinin, madde ve antimadde çarpışmaları sonucunda oluştuğunu öne sürmektedir. Ancak bu teori, henüz tam anlamıyla doğrulanmış değildir.

Kırmızıya Kayma ve Uzaklık Ölçümleri
Quasarların ışık tayflarını inceleyen astronomlar, bu cisimlerin kırmızıya kayma miktarının diğer gök cisimlerine kıyasla çok daha fazla olduğunu tespit etmişlerdir. Kırmızıya kayma, ışığın dalga boyunun uzaması anlamına gelir ve iki ana mekanizmayla açıklanabilir:

Kâinatın genişlemesi: Quasarlar, evrenin genişlemesi nedeniyle bizden uzaklaşırken ışıkları kırmızıya kayar.
Gravitasyonel etkiler: İzafiyet teorisine göre, güçlü bir çekim alanında ışığın frekansı değişebilir ve kırmızıya kayma meydana gelir.
Yapılan çalışmalar, Quasarların kırmızıya kaymasının daha çok evrenin genişlemesiyle ilişkili olduğunu göstermektedir. Hubble Kanunu’na göre, gök cisimlerinin bizden uzaklaşma hızları, onların mesafeleriyle doğru orantılıdır.

Quasarların Uzaklıkları ve Tarihsel Perspektif
Quasarların muazzam uzaklıkları, evrenin geçmişine dair önemli bilgiler sunar. Örneğin, bugüne kadar keşfedilen en uzak Quasarlardan biri olan PKS 2000-330, Dünya’dan yaklaşık 12 milyar ışık yılı uzaklıktadır. Bu, ışığın bize ulaşmasının 12 milyar yıl sürdüğü anlamına gelir.

Bu durum, Quasarların günümüzde gözlemlenen ışığının aslında 12 milyar yıl önceki durumlarına ait olduğunu gösterir. Dolayısıyla, Quasarlar evrenin erken dönemlerine dair birer fosil niteliğindedir.

Quasarların Evrenin Tarihindeki Yeri
Quasarlar, evrenin oluşumuna dair önemli ipuçları sunmaktadır. Büyük Patlama’nın (Big Bang) hemen ardından oluştuğu düşünülen bu cisimler, evrenin ilk dönemlerinde var olan dinamikleri anlamamıza yardımcı olabilir. Gelişen teknoloji ve bilimsel yöntemlerle, Quasarların enerjilerini, yapılarını ve evrendeki rollerini daha iyi anlamak mümkün olacaktır.

Quasarlar, bilim insanları için evrenin derinliklerinden gelen birer mesaj gibidir. Bu cisimlerin incelenmesi, yalnızca gökbilimsel bir merak konusu değil, aynı zamanda yaratılışın inceliklerini ve evrensel düzenin sırlarını çözme çabasıdır. Quasarlar aracılığıyla, hem geçmişe dair bir pencere açmak hem de evrenin büyüklüğü karşısında insanlığın yerini anlamak mümkündür.

image

Devlerin Devi Bir Dev Güneş Daha

Astronomi dünyasının dikkat çeken gök cisimlerinden biri olan VV Cephei, çıplak gözle görülebilecek kadar parlak olan ve bilinen en büyük yıldızlardan biri olarak tanımlanır. Bir kırmızı dev yıldız olan VV Cephei, boyutları ve fiziksel özellikleriyle gökbilimciler için önemli bir araştırma konusudur.

VV Cephei’nin Fiziksel Özellikleri
VV Cephei, çapı yaklaşık 2,2 milyar kilometre olan devasa bir kırmızı dev yıldızdır. Bu boyut, Güneş’in 1600 katı büyüklüğünde bir hacmi ifade etmektedir. Böyle bir yıldız, ölmekte olan bir yıldızın yaşam döngüsünün son evresinde bulunduğunun bir göstergesidir. Kırmızı dev yıldızlar, nükleer füzyonun yavaşlaması ve dış katmanların genişlemesi sonucunda bu boyutlara ulaşır.

Bu yıldızın dikkat çeken bir diğer özelliği ise parlaklığının düzenli aralıklarla artıp azalmasıdır. VV Cephei’nin parlaklığındaki bu değişimler, yörüngesinde dolanan daha küçük bir yıldızın varlığından kaynaklanmaktadır.

Parlaklık Değişimlerinin Sebebi ve Çift Yıldız Sistemi
VV Cephei, bir çift yıldız sisteminin bir üyesidir. Bu sistemdeki daha küçük kütleli yıldız, kırmızı devin etrafında bir yörünge izler. Bu hareket, VV Cephei’nin parlaklığında periyodik değişimlere yol açar:

Küçük yıldız, kırmızı devin yanındayken sistemin toplam parlaklığı artar.
Küçük yıldız, kırmızı devin önüne ya da arkasına geçtiğinde ise parlaklık azalır.
Bu düzenli değişimler sayesinde astronomlar, küçük yıldızın yörünge çapını ve VV Cephei’nin gerçek boyutlarını hesaplamayı başarmışlardır.

Boyutların ve Mesafelerin Anlamı
VV Cephei’nin çapının 2,2 milyar kilometre olduğu tespit edilmiştir. Bu büyüklük, kırmızı dev yıldızın yalnızca Güneş ile değil, diğer birçok yıldızla karşılaştırıldığında ne denli devasa olduğunu göstermektedir. Örneğin, VV Cephei’nin büyüklüğü, Güneş Sistemi’ndeki Mars yörüngesini dahi içine alabilecek bir alan kaplar.

Bilimsel Anlam ve Kozmolojik Perspektif
VV Cephei gibi dev yıldızlar, evrenin büyüklüğü ve yaratılışın ihtişamı hakkında derin bir perspektif sunar. Astronomi biliminin gelişimi, bu tür yıldızların incelenmesi sayesinde gök cisimlerinin boyutları, kütleleri ve yaşam döngüleri hakkında daha fazla bilgi edinilmesini sağlamıştır.

Bu incelemeler, evrendeki düzenin büyüklüğünü anlamamıza yardımcı olur. Elektronlar gibi atom altı parçacıkların oluşumundan, kırmızı devler ve galaksilere kadar her şeyin, yaratıcı bir düzenin eseri olduğunu ortaya koyar. Bu bağlamda, VV Cephei gibi dev yıldızların varlığı, yaratılışın büyüklüğüne ve evrensel düzenin inceliğine dair bilimsel bir kanıt sunar.

VV Cephei, hem büyüklüğü hem de çift yıldız sisteminin özellikleriyle astronomi biliminin en ilgi çekici nesnelerinden biridir. Parlaklığındaki değişimler, bilim insanlarına yıldızların boyutları ve dinamikleri hakkında önemli bilgiler sunar. Aynı zamanda, evrenin büyüklüğü karşısında insanın kendi yerini sorgulamasına da yol açar. Bu tür gözlemler, evrendeki düzenin bir parçası olduğumuzu ve bu düzenin inceliklerini anlamak için bilimin önemini bir kez daha ortaya koyar.

image

Belli bir yönden sürekli esen sert rüzgârlar, ağaçların dallarını yere doğru eğerken, bu dalların esnek yapıları sayesinde yeniden eski hâllerini alabilmelerini sağlar. Fakat bu basit görünen durum, yaşlı ağaçların köklerinin toprağa bağlanmasının zayıflamasına yol açabilir. Köklerin gevşemesi, ağacın gıda sentezinin azaldığı durumlarda da gözlemlenebilir.

Yaşlı ağaçlardan oluşan bir ormanda kökler, gövdeden iki metre kadar uzağa kadar ilerlemiş durumdadır. Köklerde, topraktan gıda maddelerini alabilen ve çeşitli sentez reaksiyonlarının gerçekleştirildiği hücreler bulunur. Bu hücrelerin bazıları aynı zamanda gıda deposu olarak görev yapar.

Eğer yaşlı kökler yeterince gıda alamazlarsa, odunlaşma başlar. Ayrıca ağacın rüzgârdan ne kadar etkilendiğiyle doğru orantılı olarak, dallarda ve gövdede su ve gıda taşıyan borucuklar kalınlaşarak odun liflerine dönüşür.

Bir ağacın kökleri toprağın yüzeyine çıkmışsa, bu, genellikle ağacın rüzgâra karşı savunma mekanizmasının işlemesi sonucu olur. Ancak bazen, sert topraklarda kökler yeterince derine inemez ve yukarıya doğru yönelerek destek kökleri oluşturur. Bu durumda, toprak altındaki köklerin dejenere olduğu anlarda, bazı ağaçlar dallarından ya da gövdelerinden yeni kökler çıkarabilirler.

Ladin gibi ağaçlar, toprağın hemen altındaki besin açısından zengin humus tabakasına kök salarak gıda alırlar. Eğer bu tabaka yetersiz hale gelirse, ağaç köklerini daha derinlere doğru gönderir. Verimsiz topraklarda ise dikine büyüyen otlar, çok uzun kökler geliştirir. Örneğin, kış çavdarının köklerinin toplam uzunluğu verimsiz topraklarda 15 kilometreyi bulabilir.

Yapılan araştırmalar, bir santimetrekarelik kökün 4,3 ila 15 kilogram arasında bir basınç oluşturabildiğini göstermektedir. Bu basınç büyük ölçüde ozmotik yollarla meydana gelir ve bitkilerin bu kuvvetle betonları bile delmesi mümkündür. Ayrıca kök uçlarından salınan asitlerin de bu süreçte önemli bir rolü vardır.

Bitkilerin kökleri, bir su pompası gibi çalışır. Kökler aracılığıyla alınan su, çeşitli işlemlerden sonra yapraklardan buharlaşarak bitkiden ayrılır. Geniş yapraklı ağaçlar, iğne yapraklı ağaçlara göre daha fazla su kaybettikleri için daha uzun köklere sahiptirler. Örneğin, 30 metrekarelik bir kayın ağacı, günde ortalama 70 litre suyu buharlaştırır; sıcaklık arttıkça bu miktar 400 litreye kadar çıkabilir. Aynı büyüklükteki bir çam ağacı ise sadece 70 litre suyu buharlaştırabilir.

Kök uçlarındaki ince tüylü hücreler, topraktan suyun emilmesini sağlar. Bu hücreler o kadar incedir ki, mikroskop altında görülebilirler. Bu hücreler, aynı zamanda kökün ilerlemesini sağlayan asitleri de salgılarlar. Bu asitler, topraktaki mineralleri çözer ve bitkilerin bu mineralleri hücrelerine almasını sağlar. Örneğin, granit ve kuvarslı topraklarda bitki kökleri, flor içeren asitler salgılarken, fosfatlı topraklarda sitrik asit salarlar.

Bitkilerin köklerinin topraktan gıda maddelerini nasıl aldıkları henüz tam olarak açıklığa kavuşturulamamıştır. Bu konuda yapılan araştırmalar hızla devam etmektedir ve her yeni bilgi, bu karmaşık süreçlerin yaratıcısına duyduğumuz saygı ve takdiri artırmaktadır.

Bugün bildiğimiz kadarıyla, her türlü madde alışverişi hücre zarları aracılığıyla gerçekleşir. Hücre içindeki ve hücrenin çevresindeki zarlar, esas işlevi gören yapılardır. Zarların bazı kısımları yağdan oluştuğu için, yağda çözünebilen maddeler kolayca hücreye alınabilirken, su ve suda çözünebilen maddeler için farklı yollar gerekmektedir. Zarlar, seçici geçirgen özelliklere sahip olup, çeşitli büyüklükteki gözenekleriyle gerekli maddelerin hücreye girmesine olanak sağlar.

Bazı bitkilerin kökleri, mykorrhiza adı verilen mantar tabakası tarafından sarılmıştır. Bu mantarlar, kökleri sararak yumrular oluşturur ve bazen hücrelere kadar nüfuz edebilirler. Mantar, ağaçtan karbonhidrat alırken, karşılığında ağaca topraktan aldığı azot, fosfor ve kalsiyumu verir. Bu işbirliği, Yüce Yaratıcı'nın iki vazifelisinin işbirliğinden başka bir şey değildir.

Mykorrhiza tabakasının bulunmadığı kurak bölgelerde orman kurulması zor olmuştur. Ancak, bölgeye orman toprağı verilerek bu tabakanın oluşması sağlanmış ve bu şekilde ağaçlandırma başarılı olmuştur. Son yıllarda görülen asidik yağmurlar, bu faydalı mantarları yok etmekte ve dolayısıyla ağaçların da yok olmasına yol açmaktadır.

Yeni yapılan bir araştırmada, bir ağaca verilen faydalı bir elementin radyoizotopu, çevredeki 21 ağaçta da tespit edilmiştir. Bu, ağaçlar arasında bir yardımlaşma olduğunu gösteren önemli bir bulgudur. Bütün bu gözlemler, atomlardan bitkilere, ormanlara ve galaksilere kadar her şeyin idaresini elinde tutan bir Zat'ın varlığını düşündürmektedir.

Fertlerde asâlet ve fazilet düşüncesinin uyarılması, (ego)nun baskısından kurtarılarak cemiyete yararlı birer uzuv hâline getirilmeleri de, onların yetiştirilmesini en kudsî vazife bilen: o uğurda cehennemin alevlerini göğüslemeye kararlı olan; dünyanın zînet ve debdebesine gönül kaptırmayan; bilumûm siyasî cereyanlardan uzak kalmasını bilen; her lâhza hamiyetle gerilip gayretle boşalan; kafası yaşadığı devri idrakla aydınlanmış, gönlü gökler ötesi âlemlerle diyalog içinde ve kendini milletine adamış gerçek mürşit ve terbiyecilerin feyizli iklimlerinde kâbil olacaktır.

Bu kudsîler sayesindedir ki, en büyük şehirlerden en küçük köylere kadar, nurdan birer sütun hâlinde uzayıp gidecek olan aydınlatma ve insanlığa yükseltme hamlesi; yıllardan beri "cerâd-ı münteşire" gibi etrafımızı ihata eden karanlık gönüllerin savulup gitmesine; geceye destan kesen yarasaların susturulmasına; yeniden bayırlarımızı, kar çiçeği gibi millî ruh ve millî düşüncenin sarmasına ve asırlardan beri yurdun dört bir bucağına saçılmış çeşitli doz ve tesirdeki zehirler bertaraf edilerek, her türlü yabancılaşmaya son verilmesine vesile olması bakımından tarih çapında bir hamle olacaktır. Bunun yanında, diğer sahalardaki gayretler, ne kadar ehemmiyet arz ederse etsin hep ikinci üçüncü plânda kalacaktır.

Hiç bir zaman hatırdan çıkarılmamalıdır ki; bir millet, arz edildiği ölçüde, kendini kurtaracak müessese ve ellerden mahrum kaldığı sürece, onun maddî refahı, iktisat ve ticareti, ziraat ve sanayii ve daha değişik istikametteki bütün hamleleri, batmaya yüz tutmuş bir vapurun direklerine boya çalmadan daha ileri bir mânâ ifâde etmeyecektir.

Bu güzel ülke; münbit vahaları, cennet gibi ovaları, lâtif iklimi, bereketli toprağı ve sinesinde sakladığı çeşit çeşit hazineleriyle. çalışkan bir toplumu saadetlerin zirvesine ulaştırabilecekken, bu kadar zenginlikler içinde kahrolup giden insanımızın, tâlîzedeler gibi sefaletin dişleri arasında kıvranıp durması ne ürpertici bir tablodur!

Rahmeti Sonsuz'un bu kadar bol nimetlerinden istifade edemeyen, daha doğrusu istifade zahmetine katlanamayan ölü gönüller, inkırazın kuduz dişleri arasında parçalanmaya mahkûmdurlar. Bir vakitler dinç ve zinde ellerde, her bucağı cennetten bir köşe nice bereketli yörelerimiz vardı ki; bilgisiz, görgüsüz, kabiliyetsiz ve bir kısım harîs ellerde zamanla çoraklaşmaya yüz tuttu: Bağlar bozulup tarlalar kurudu; saraylar harab olup yollar bozuldu; çaylar bataklığa dönüp köprüler çöktü ve ülke baştan başa bir çöl hâline geldi .. Esasen, Hakkın sırlı birer mesajı sayılan "fıtrat kanunları" da hep, canlı-kanlı, münevver ruh ve dimağların yollarını ışıklandırıp, aydınlık iklimlere doğru onlara yol göstermelerine karşılık, yaşadığı devreye göre akord olamamış, beceriksiz, bedbîn ve mefluç gönüllerin de inkırazını süratlendirmiştir. Muhit ve zamanın getirdiği ihtiyaç ve zaruretlere karşı lâkayd kalan veya inat gösterenler, zamanın insafsız paletleri altında ezilip giderler de, feryatlarına kulak veren bile olmaz.

Beşer tarihi, bu hususu aydınlatan binler-yüzbinler misâlleriyle ne ibretli bir temâşâgâhtır; ama, ibret alan kim..

Milletler ailelerden, aileler de fertlerden meydana gelir. Aile izotopları; fert partikülleri ile, millet de aile molekülleri ile şekillenir iyi veya kötü bir vaziyet arz eder. Fertler ne kadar seciyeli, zinde, terbiye görmüş, olgunlaşma yoluna girmiş ve belli bir gaye, belli bir hedef istikametinde faaliyet gösteriyorlarsa, cemiyyet de o nisbette sağlam ve o ölçüde pâyidar olarak sürçmeden, şaşkınlığa düşmeden, emin ve süratli bir tempo ile sıçrayıp asrının üstüne çıkabilir. Aksine, fertleri ayrı ayrı ideâllere gönül kaptırmış, ayrı ayrı yollara düşmüş bir millet ve o milletin endam aynası sayılan hükümet, daima sendeleyecek, istikrarsızlığa düşecek, güpegündüz yolunu şaşıracak, sonra da çeşit çeşit paradokslarla bütün bütün aşınıp gidecektir.

Nasıl ki, bir insanın vücûdca sağlam ve sıhhatli olduğuna dair verilecek bir rapor, onun bünyesini meydana getiren dokular, uzuvlar ve ona ait bütün duyguların her türlü kusur ve arızalardan berî olmasına bağlıdır. Zira, bedendeki herhangi bir ârıza, hücre faaliyetlerindeki herhangi bir tıkanıklık, umum bünyede sarsıntılar meydana getirerek, sıhhatli uzuvlara bile âhenk içinde vazife gördürmeyecektir. Öyle de; bir milletin zübdesi ve endam aynası sayılan hükümeti, bir şahsa benzetecek olursak, cemiyetin küçük üniteleri onun âzâları, fertler de hücreleri mesabesinde olacaktır. Buna göre, bir millet ve bir devletin sağlamlığı, evvelâ onu meydana getiren fert parçacıklarının, aile izotoplarının canlı, ceyyid ve aktif olmalarında, sonra da bunların bütünleştirici bir ideâl etrafında birleşmelerinde aranmalıdır.

Evet, bir cemiyetin sürekli canlılığı, istikbâl ve ümit vadetmesi, o cemiyeti teşkil eden inançlı, azimli, kararlı, hasbî; milletin ızdırabıyla başı daima yüce dağlar gibi dumanlı ve gözlerinde buğu buğu milletini zirvelerde görme hayâlini yaşıyan asîl ruhların mevcudiyetine bağlıdır.

Sadık Yürek 프로필 표지를 변경했습니다.
9 안에

image
Sadık Yürek 프로필 표지를 변경했습니다.
9 안에

image